banner333

banner309

21.04.2022, 15:28

Meğer Bölüğün Hepsi Oruçluymuş !

105 Sene Evvel…

Çanakkale Siperlerinde bir mektup ulaştı elimize.

"Benim güzel kızım,

Bu gün Temmuz 14, Ramazan’ın ikinci günü.

Şeyhülislam oruç tutmayabilirsiniz diye fetva yayınladı.

Ama benim içim rahat etmedi. Oruca niyetlendim.

Sahur vakti çalıların arasında iki kök çiriş (pırasadan daha küçük bir ot) buldum.

Onlarla sahur ettim.

Gündüzü yeni siperler kazdık. Hiç susamadım.

Taarruz arttı. Kafamızı çıkaramadık.

Akşam olunca bir asker ezan okudu.

Siperin içinde matara elden ele dolaştı.

Herkes orucunu su ile açtı.

Ben zannettim ki sadece ben oruçluyum.

Meğer bölüğün hepsi oruçluymuş!

Matara en son bana geldi.

Geldi ama ben kendimden utandım.

Arkadaşlarım hepsi sahursuz oruç tutmuşlar.

Ben ise iki çirişi yediğim için arkadaşlarıma karşı kendimi mahcup hissettim.

O gün oruçlu şehit olan Kastamonulu, Tokatlı, Sivaslı, Memleketimizin her yerinden şehit olan arkadaşlarımın hakkını nasıl öderim diye gözyaşı döktüm…”

Arkadaşımın gönderdiği mektubu okuyunca göz pınarlarım nemlendi.

Duygulanmamak elde değil.

Ramazan ayında cephede bile orucunu bozmadan düşmanla savaşan inançlı bir neslin torunlarıyız.

Onlarla iftihar ediyoruz! Ruhları şaad olsun.

Aç susuz kalarak bu cennet vatanı bize emanet bıraktılar.

Ramazan ayı içerisinde olunca ister istemez bir muhasebe ve kıyas yapma gereği duyuyor insan.

Ramazan ayını aynı inançla ve de ruhla yaşayabiliyor muyuz?

Nerede dediğinizi duyar gibiyim.

Ramazan ayının diğer aylardan pek bir farkının olmadığı caddelerde ve sokaklarda hep birlikte görüyoruz.

Mazeretli olanlar hariç elbette.

Cephede aç susuz düşmana kurşun sıkan ecdadımı düşündükçe günümüzde iftar sofralarında deyim yerindeyse “kuş sütü” eksik olmadığı, günün sonunda artan yemeklerin çöplere atıldığı bir ironi içindeyiz.

105 yıl önce böyle evlatlar yetiştirip asker ocağına gönderen anne/babalar acaba ramazan ayında neler yapıyorlardı diye merak ettim.

Ya da ramazan ayı hanelerde nasıl yaşanıyordu?

Öyle ya bazen deriz: “Nerede o eski Ramazanlar?”

Kısa bir araştırma sonucunda gördüm ki,

Bundan yüz yıl önce zengin köşk veya konaklara davet edilen misafirlerin yanında fakir halk içinde sofralar hazırlanır ve de “tanrı misafiri” denilen davetsiz misafirler geri çevrilmeden yemeklere buyur edilirdi.

Şimdi…Gıda fiyatlarının ikiye üçe katlandığı günümüzde bırakın iftar sofrasına davet etmeyi, alım gücü düşen vatandaş bir kilo ucuz et almak için saatlerce kuyrukta bekliyor.

Bu şartlarda kendi zor geçiniyor başkasını nasıl davet etsin.

Davet eden elbette vardır ama istisna.Oda kaideyi bozmuyor dostlar.

Yine geçmişi araştırdığımızda…

Fakir kişilere, konak sahibinin cömertliğine göre altın veya gümüş akçeler kadife keseler içinde hediye edilirdi. Buna “Diş Kirası” denilirdi. Bunun amacı ise konak sahibinin fakir kişinin duasını alarak sevap kazanmaktı.

İşte medeniyetimizde o yüzden “ramazan paylaşmaktır” diyoruz.

Bugün… Gramı 930 Liraya çıkmış altını kaç kişi alıp iftar sofrasına gelen garip gurabaya verebilir ki!

Bitmedi…

Ramazan ayında halkın çıkarlarını korumak için özellikle gıda maddelerine devlet tarafından bir “narh” belirleniyordu. Yani yüksek fiyatları önlemek için devlet tarafından fiyat sabitlemesi getiriliyordu. Fiyatların belgelendiği bu deftere “narh defteri” deniyordu. Esnaf bu konuda bilgilendirilerek Ramazan ayında vatandaşın rahat alışveriş yapması sağlanıyordu.

Vatandaşını koruyan ve kollayan bir yönetim anlayışı.

Bu sebeple bizim medeniyetimizde “Devlet babadır” boşuna denilmemiş. Özellikle son yıllarda “üç harfli” marketler zincirleri hayatımıza girdikten sonra gıda fiyatları el yakıyor.

Yağda şekerde yaşananları hatırlayın!

Denetimler göstermelik.

Fiyatları birkaç aç gözlü yatırımcı belirliyor. Vatandaşı,fakiri fukarayı düşünen yok.

Hal böyle olunca…

“Nerede o eski Ramazanlar, nerede o eski bayramlar?” sözünü çok sık işitmemizin nedeni değişen toplumsal yapımız.

Maalesef aradan geçen bir asırlık dönemde teknolojik gelişmeler, sosyolojik değişim ve bunun sonucunda aile yapısının bozulmaya başlaması, birliğinin zayıflaması, bu güzel adetlerin birçoğunu unutturdu.

Değerlerimiz kayboldu.

Bir kısmını da -toplum olarak yozlaştığımızdan- unutmayı tercih etmişiz ve ramazanlarımızı bayramlarımızı bile artık eski coşkusu olmadan, bir görev gibi kutlar hale gelmişiz.

Netice olarak tarihin her döneminde insanlar geçmişe özlem duyar.

Yukarıda belirttiğim gibi cephedeki ağzı oruçlu ecdadımızın duruşunu önümüze aklımıza koyarak esaslı bir muhasebe yapmanın zamanıdır.

Bireyselleşen ve kürselleşen dünyada geçmişimizi unutmadan yüzyıl önce ecdadımızın ramazan ayında yaşadıkları ve yaptıkları güzel davranışlar  referans noktamız olmalı.

Unutmayalım ki geçmişimizi bilmez ve tanımazsak, geleceğimizi oluşturamayız.

Yorumlar (0)
2
az bulutlu
Namaz Vakti 20 Nisan 2024
İmsak 03:56
Güneş 05:29
Öğle 12:26
İkindi 16:11
Akşam 19:13
Yatsı 20:39