MANİSA
Bu yıl kısmet oldu Şubat-Mart aylarında Manisa’yı uzun bir ziyaretim olmuştu. Bu yazıyı o zaman
kaleme alacaktım bir türlü yeterli heves ve istek bir araya gelmedi. Meğerse yazmam için benim
Manisa’nın Yazını da görmem gerekiyormuş…!
Şubat ayının 15 gibi Manisa’da meyveler çiçek açmış, bağ bahçe işleri başlamış her taraf yemyeşildi.
Uçsuz bucaksız tarım ovalarına sahip Salihli Ovası modern tarım yöntemleri ile dikimi yapılan, görseli
bile insanı doyuran üzüm ve zeytin bahçeleri ile süslenmişti. Gündüz sıcaklığı 20 C derecenin üzerinde
ara sıra yağmur yağan karakteristik bir Akdeniz iklimi yaşanıyordu. Oysa ki; aynı mevsimde Ankara -
Gümüşhane- Erzincan gibi akrabalarımızın yoğun olduğu iller son yılların en şiddetli karakışını yaşıyor,
sıcaklıklar Ankara’da bile – 17 C dereceleri görmüştü. Bu illerde görüştüğüm herkes “donuyoruz,
donduk, böyle kış görmedik.” diyorlardı. Bütün bu yaşananlar ister istemez “ Bizim günahımız nedir,
ellerin memleketi böyle iken biz niye bu kadar mahrumuz ? “ dedirtiyordu.
Evet bu yıl Manisa’ya Temmuzda da gelmek nasip oldu. Kaldığımız 10 günde neler çektiğimi size
anlatamam. Gündüz sıcaklıkları 36-38 C derece , gecenin en düşük saati 24 C derece insan boğuluyor
nerdeyse; klimasız bir evde yaşamak imkansız, dışarı çıktığınızda güneş tepenizden içeri giriyormuş
gibi rahatsız ediyor insanı. Bu kez “ Allahım bu memleketlerde yazın nasıl yaşanır? ” diye
hayıflanmaya başlamış, memleketimizin kara kışına hasretimi belirten pek çok düşünce içimden
geçmişti. Bu benim için aynı zamanda iyi bir dersti: Yazını görmediğin yerin kışını övme yada kışını
görmediğin yerin yazını övmemek gerek.
İnsanlarla olan ilişkilerimizde de bu durum aynıyla geçerlidir. Bütün yeni başlayan ilişkilerde iki tarafta
birbiri için “ iyi insan” sıfatı yakıştırır, ona güven duyar ,iyi duygular besler; oysaki çok zaman
geçmeden insanların gerçek karekterleri belli olmaya başlayınca işler değişir. “İyi insan” dediklerimize
iyi gözle bile bakamaz hale geliriz. Kısacası insanların da yazını ve kışını tanımak gerek.
Manisa şehir olarak oldukça güzel, insanları son derece kibar, özellikle esnafı tam arzu ettiğimiz gibi.
Yaya geçitlerinde araçlar durup size yol veriyor. Sokak hayvanlarına karşı bir duyarlılık gelişmiş onların
beslenme ve barınmalarına yardımcı olmak için parklarda kulübeler, yemlikler, ve su kapları
konulmuş. Evlerden artan yiyecekler bir kap içinde onların ulaşabilecekleri bir yere bırakılıyor.
Halkı yarı Trakya -yarı göçmen şivesi ile konuşuyor. Öğrendiğimiz kadarıyla 1923-1927 yılları arasında
Yunanistan ile yapılan “nüfus mübadelesinde gelen Türkler oldukça fazlaymış. Manisa aynı zamanda
3. Cumhurhurbaşkanımız Celal Bayar’ın memleketi. Onun adını da her yerde görmeniz mümkün . Yine
son yıların renkli siyasi simalarından Bülent Arınç ve Özgür Özel’inde Manisalı olduğunu hatırlatalım.
İl de Hafsa Sultan damgası var. Yavuz Sultan Selimin eşi ,Kanunin de annesi olan Hafsa Sultanın adını
üniversiteden hastaneye kadar her yerde görüyorsunuz. Kanuni’nin bu ildeki şehzadeliği sırasında
Hafsa Sultan pek çok eser yaptırmış. Hepsi ilk günkü gibi ayakta olan eserler arasında cami, bedesten,
hamam ve medrese var. Yine ünlü Manisa mesir macunu da ilk kez Hafsa Sultan ‘ı iyileştirmek için o
zamanki hekimler tarafından geliştirilmiş ve günümüze kadar gelmiş. İldeki hatırası olan tek şehzade
Kanuni değil. 10 dan fazla şehzade bu ilde görev yaptığı için kendilerine “Şehzadeler şehri” diyorlar.
Bütün şehzadelerin heykellerinin bulunduğu ve tarihi geçmişlerinin anlatıldığı çok büyük bir
“Şehzadeler parkı” yapmışlar. Manisa ve Türkiye’deki önemli tarihi yapıların minyatürlerinin de yer
aldığı bu park : çok geniş bir alana kurulu ve sosyal donatı alanları ile gözde bir dinlenme yeri.Bu yönü
ile Manisa halkının tarihi mirasa sahip çıktıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Gezip gördüğümüz bu ilin güzel taraflarının yanında eksi yönleri de yok değil. Kaldırımlarda yürürken
sokak hayvanlarından atık gübrelere basmamanız gerek. Çünkü halk tarafından korunan kollanan çok
sayıda hayvan var sokaklarda. Yine sabah ezanından 5-10 dakika sonra başlayan ve akşam saat 10:00
‘a kadar aralıksız öten bir çekirge sesi var ki; kulaklarınıza inanamazsınız. Koro halinde hiç ara
vermeden çıkardıkları ses beyninizde darbeli matkap gibi ötüyor. Bu çekirge sesi şehrin her tarafında:
yolda,bahçede ,parkta aklınıza gelen her yerde…! Halk bu sese alışmış. Bu çekirgeler ne zaman susar
diye sorduğumuzda: “Eylül “ ayında diye cevap verdiler ancak sorumuza şaşırmış olacaklar ki; “sizin
memleketinizde çekirge sesi yok mu?” diye bize karşı soru sordular.
Evet gezdik gördük, yediğimizi içtiğimizi değil, gezip gördüğümüzü yazdık. Hem yazını hem de kışını
görsek de bu il için yeteri kadar bilgimizin olması imkansız olduğundan eksik ,noksan yada hatalı
şeyler yazmış olma ihtimaline karşılık şimdiden bu ilimizin nüfusuna kayıtlı vatandaşlarımızdan af
isteriz.
İmsak | 06:06 | ||
Güneş | 07:37 | ||
Öğle | 12:28 | ||
İkindi | 14:48 | ||
Akşam | 17:09 | ||
Yatsı | 18:35 |