Dünyanın neresinde, kaç yaşında ve hangi cinsiyette olursa olsun herkes sağlıklı bir yaşam sürme ve herhangi bir hastalık durumunda en uygun tedavilerden yararlanma hakkına sahiptir. Bunun için yapılan düzenli çalışmalarla sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, bireylerin konforunun artırılması ve sağlık durumlarının iyileştirilmesini sağlayacak çözümler sunulması en önemli önceliktir.
Kronik böbrek hastalığı dünya üzerinde en hızlı şekilde büyüyen ve en acil şekilde önlem alınması gereken sağlık sorunlarının başında gelir. Günümüzde dünya genelinde milyonlarca böbrek hastası vardır ve bu sayı her geçen gün daha da artmaktadır. Üstelik henüz tanısı koyulmamış hasta sayısı da son derece fazladır.
Kronik böbrek hastalığı başta olmak üzere her tür sağlı sorununun teşhisi ve tedavisi sürecinin ayrılmaz parçaları tıbbi malzemeler ve cihazlardır. Bu nedenle sağlık çalışanlarının ve hastaların konforunu artırmayı amaçlara çalışmalar hız kesmeden devam etmektedir. Baxter ve Covidien gibi sektöründe dünya devi olarak adlandırılan tıbbi malzeme üreticileri tıbbi malzeme ve cihaz üretimleri ile sektörün gereksinimlerini en yüksek kaliteyle ve en uygun çözümlerle karşılamaya odaklanmaktadır. 2007 yılından bu yana faaliyetlerine devam eden İstanbul merkezli Onno Medical Baxter ve Covidien başta olmak üzere uluslarası ölçekte kalitesi tescilli markaların tek kullanımlık tıbbi ürünlerinin ticaretini yapmaktadır. Siz de Baxter ve Covidien’in yanı sıra diğer dünya devi markaların ürün kategorileri hakkında bilgi edinmek ve sipariş vermek isterseniz Onno Medical ile iletişime geçebilirsiniz.
Kronik Böbrek Hastalığı Nedir?
Böbrek işlevinin uzun bir süreçte ilerleyici kaybıyla karakterize sağlık sorunu kronik böbrek hastalığı olarak adlandırılır. Böbrek işlev kaybının kritik düzeye ulaşması tüm organları etkileyen ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına da neden olabilir. Sağlıklı bireylere oranla kronik böbrek hastalarının ölüm ve özürlülük riski 10 ila 30 kat daha fazladır. Bu durumdan kaynaklanan düşük yaşam kalitesi hastaların ailelerini ve sosyal yaşantılarını da olumsuz yönde etkiler.
Eldeki verilere göre dünya üzerindeki erişkinlerin yaklaşık %10’unda böbrek hastalığı vardır. Türkiye’de ise ne yazık ki bu oran daha yüksektir. Bu nedenle kronik böbrek hastalığının son derece önemli bir toplum sağlığı sorunu olduğu kabul edilmelidir.
Kronik böbrek hastalığı çoğunlukla son aşamaya kadar sessiz bir şekilde ilerler. Hastaların büyük kısmında erken evrelerde belirtiyle karşılaşılmaz. Bu yüzden erken evrede tanı koyulması çok sık karşılaşılan bir durum değildir. Bunun doğal bir sonucu olarak böbrek hasarını önleyecek tedavilerin uygulanması için geç kalınır, hastalık hızlı ve dramatik bir şekilde ilerler.
Diyaliz Tedavisine Ne Zaman Başlanır?
Kronik böbrek hastalığının erken aşamalarında hastalığın seyrinin diyet ve ilaç yoluyla kontrol edilmesi ve hastalığın neden olduğu metabolik bozukluların düzeltilmesi amacıyla bir tedavi planlanır. Üre, fosfor, potasyum, sodyum gibi pek çok mineral ve organik asitler böbrek yetmezliği sorununun başlangıcından itibaren vücutta birikmeye başlar. Aynı zamanda kansızlık, D vitamini eksikliği, büyüme ve erkeklik hormonu gibi hormonlarda azalma ya da direnç gelişmesi de söz konusu olabilir.
Böbrek fonksiyonunun %90’ı ve üzeri kaybedildiğinde destek ilaçlardan bir fayda sağlanması söz konusu olmaz. Böbreklerde biriken atık maddeler iştahı ve canlılığı azaltmaya başlar. Bu aşamada diyaliz yöntemleri ve böbrek nakli seçenekleri gündeme gelebilir. Diyaliz tedavisine başlanmasıyla birlikte söz konusu metabolik değişikliklerin büyük çoğunluğunda düzelme elde edilir. Hasta kendisini çok daha canlı ve iyi hissetmeye başlar.
Böbrek Yetmezliği Tedavi Seçenekleri Nelerdir?
Böbrek yetmezliği sürecinin son aşamasına gelinmesiyle birlikte hemodiyaliz, periton diyalizi ve böbrek nakli seçenekleri gündeme gelir.
Böbrek yetmezliği sorunu yaşayan hastaların vücutlarında biriken fazla sıvının ve atıkların yarı geçirgen bir zar aracılığıyla temizlenmesi için hemodiyaliz yöntemi tercih edilebilir. Membranın bir tarafında diyaliz diğer tarafında ise hastanın kanı vardır. Diyalizatta kreatinin, üre gibi artık ürünler bulunmadığından üre ve kreatinin difüzyonuyla diyalizata geçerken kandaki seviyelerinin azalması söz konusu olur.
Hemodiyaliz işleminin gerçekleştirilebilmesi için kan akımı yeterli düzeyde sağlanmalıdır. Bunun için yetişkinlerde gereken dakikada ortalama 300 ila 400 ml’dir. Bu miktarın elde edilebilmesi için hastanın atar ve toplardamarının arasına cerrahi yöntemlerle oluşturulan bir bağlantının ya da toplardamarlardan birine yerleştirilen bir kateterin kullanılması gerekir.
Kronik hemodiyaliz tedavisi haftada 2 ila 3 kez 4 ila 6 saat süreyle uygulanmakla birlikte hasta özelinde kalan böbrek fonksiyonları ve diyetiyle aldığı protein miktarı değerlendirilmelidir.
Periton boşluğuna doldurulan diyalizatın dengelenme süresinin ardından yenisiyle değiştirildiği yönteme periton diyalizi denilir. Bu yöntemde periton boşluğunda diyalizat vardır. Periton zarının görevi vücutta biriken toksik maddeleri filtre eden bir yarı geçirgen zar işlevini üstlenmektir. Üremik toksinlerin kandaki yoğunluğu azalarak diyaliz sıvısındaki yoğunluk arttıkça molekül geçişi de azalacaktır. Sonuçta peritonun her iki yanındaki yoğunluğun aynı olmasıyla molekül geçişi duracaktır. Aynı mantık çerçevesinde sıvı çekilmesi de tercih edilebilir. Bunu sağlayan ise diyaliz solüsyonu içinde bulunan glukoz olmaktadır.
İmsak | 05:24 | ||
Güneş | 06:50 | ||
Öğle | 12:11 | ||
İkindi | 14:56 | ||
Akşam | 17:22 | ||
Yatsı | 18:42 |