Gümüşhaneli Hayırsever Şair Hıfzı Kenan Çetiner Hakk’a Yürüdü
Gümüşhane Bağlarbaşı Mahallesi nüfusuna kayıtlı 88 yaşındaki Şair Hıfzı Kenan Çetiner İzmir’de vefat etti.
Gümüşhane Bağlarbaşı Mahallesi nüfusuna kayıtlı 88 yaşındaki Şair Hıfzı Kenan Çetiner İzmir’de vefat etti.
Ömrünü Gümüşhane sevdasına vakfeden, Gümüşhane’de mezun olduğu Fevzipaşa İlkokulu, Endüstri Meslek Lisesi ve diğer birçok okula yardımlarda bulunan, muhtaç öğrencilere burs veren hayırsever hemşerimiz vasiyeti üzerine kılınacak namaz sonrası bugün Emirler Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
Çağlayan Çağlarım, 80 Yılllık Çınar Hıfzı Kenan Çetiner (Yazar:İsmail Hayal), Hatıraların Gölgesinde, Selviler Altında, Sonbahar Esintileri adlı kitapları yayınlanan Çetiner ayrıca TRT tarafından Ömür Dediğin programına konuk olmuştu.
Hıfzı Kenan Çetiner kimdir?
1932’de Gümüşhane Bağlarbaşı Mahallesi’nde doğdu. Âşık Hıfziya’nın yeğenidir. Fevzipaşa İlkokulunu ve Gümüşhane Erkek Sanat Enstitüsü’nde okudu. 14 yaşında şiir yazmaya başlamıştır. 1952–1956 yılları arasında astsubay olarak Ankara’da görev yaptı. Bir ara serbest çalıştı. DSİ’de subilimci olarak bir süre çalıştıktan sonra 1970 yılında ailece ABD’ne göç ettiler. 1994 yılında yurda dönerek İzmir’e yerleşti. Çetiner’in şiirleri genellikle halk şiiri (Âşık) tarzındadır. Yurt özlemi ve aşk üzerine yazılmıştır. Şiirlerini 1983 yılında “Çağlayan Çağlarım” adlı eserinde bir araya getirmiştir. Şiirlerini kendi deyimiyle; “Çocukluk çağlarımın gençliğe dönüştüğü yıllardan, bugüne kadar geçen boş zamanlarımı değerlendirmeğe çalışmak amacı ile yazmış olduğum bu şiirlerim, ilk satırından son satırına kadar bir iddia taşımaktan uzak olup, bir anlık duygularımın benliğimde husule getirmiş olduğu ilhamların bir tezahürüdür “der.
Kenan Çetiner’in ölümü anlatan bir şiiri;
BİR GARİP MEKAN
Toprağın altında ne yaz, ne kış var
Ne geçim telaşı, ne aş, ne iş var
Ne yırtık, ne sökük, ne de dikiş var
Burası bir garip mekan dostlarım.
Ne makosen giyen, ne de çarıklı
Ne keçi sakallı, ne de sarıklı
Ne içi kurt dolu, başı peruklu
Burası bir garip mekan dostlarım.
Üstünden geçse de canlı develer
Ne kulağın duyar ne dil geveler
Ne gün doğar ne değişir havalar
Burası bir garip mekan dostlarım.
Ne bağ var, ne bahçe, ne de harman var.
Ne yoksul, ne hasta, ne de derman var
Ne kara Fatmalar ne de türban var
Burası bir garip mekan dostlarım.
Kimse takmaz burada Eşrefpaşalı.
Bir eli sopalı, biri maşalı,
Ne de padişahım sen çok yaşalı,
Burası bir garip mekan dostlarım.
Ne otel, ne han var, ne de, hancı var.
Ne karın ağrısı sırrı ne de sancı var.
Ne polis copu var, ne de kamçı var.
Burası bir garip mekan dostlarım.
Burda ne dostluk var, ne de düşmanlık
Asla kâr eylemez en son pişmanlık
Ne zayıflık üzer ne de şişmanlık
Burası bir garip mekan dostlarım.
Ne lamba, ne düğme, ne de priz var
Ne külhan beyleri ne de keriz var
Ne alan, ne satan, ne de kriz var
Burası bir garip mekan dostlarım.
Buraya göçmüşsün dünyadan devren.
Her daim sakindir sessizdir çevren.
Ne kömür dağıtan ne nohut veren,
Burası bir garip mekan dostlarım.
Ne cam, ne çerçeve, ne perde tül var.
Ne şeydayı bülbül, ne gonca gül var.
Ne mangal, ne ocak, ne de kül var.
Burası bir garip mekan dostlarım.
Ne kapı, ne, baca, ne pencere var.
Ne kaşık, ne çatal, ne, tencere var
Serenat yapacak ne hançere var.
Burası bir garip mekan dostlarım.
Ne avcı kovalar, ne ceylan kaçar.
Ne bir yaprak düşer, ne çiçek açar
Ebedi aleme olmuşsun duçar.
Burası bir garip mekan dostlarım.
Nerde elâ gözler, keman kaşların
Toprağa gark olmuş sırma saçların.
Akmaz oldu artık masum yaşların
Burası bir garip mekan dostlarım.
Ne tahsil, ne kültür, ne bir sanat var.
Ne ağalık-beylik ne saltanat var.
Ne dünyaya dönmek için kanat var
Burası bir garip mekan dostlarım.
Ne köprü, ne baraj, ne de Fırat var.
Üstünden geçecek, ne de kırat var.
Mahşere yol veren yalnız sırat var.
Burası bir garip mekan dostlarım.
Ne yemek getiren, ne de yiyen var.
Ne kefenden başka gömlek giyen var
Ne yolunu burdan al-git diyen var,
Burası bir garip mekan dostlarım.
Şu yaşam nedir ki, bitiş niye?
Ne fakire tanır, ne de şans beye
Her fani erecek bu meçhuleye
Burası bir garip mekan dostlarım.
Ne bayram ne seyran ne de tören var
Ne geleni, ne gideni gören var
Ey Hıfzı senin de bir gün sıran var
Burası bir garip mekan dostlarım.
Şair İsmail HAYAL tarafından ona yazılan bir şiir;
ÜSTADIM
Mazinde seksen yıl bir ömür geçti
Bilinir kadriniz özde üstadım
Hanende ne yazlar kaç bahar geçti
Alınır nasihat sözde üstadım
Beklenen teselli o gülen yüzün
Emanet bildiğim bir tatlı sözün
Sımsıcak bir mekan bildiğim özün
Islanır gözyaşım közde üstadım
Ömür denen yalan yaşadığımız
Dertleri bir yandan boşadığımız
Bir Temmuz ayında üşüdüğümüz
Sevilir zemheri sizde üstadım
Hıfziya deryanın özünden soyun
Ziyaüddin aşkla yıkanmış huyun
Asalet timsali endamın boyun
Bulunur her çare bizde üstadım
Sorda Bağlarında gümüşten yazı
Bir hayal görmüşüm tanıdım sizi
Gönlümde eylenmez bir ince sızı
Dirilir ötede gözde üstadım
Hayali besbelli biter sözümüz
Menzile sürülür elbet yüzümüz
Kenan Çetiner’e döndü özümüz
Serilir bu beden özde üstadım
İmsak | 04:55 | ||
Güneş | 06:19 | ||
Öğle | 12:15 | ||
İkindi | 15:26 | ||
Akşam | 18:01 | ||
Yatsı | 19:19 |