Terörsüz Türkiye’Mi? EVET!!! Ah!! Edip İnlediğim Bir Anı:”Suçları Öğretmen Olmaktı”
8 Eylül 1988…Bir cuma günüydü. Güpegündüz, saat 16.00 civarında Siirt–Eruh karayolunun 20. kilometresinde bir minibüs durduruldu. Hafta sonu tatili için Eruh’tan Siirt’e gelmeye çalışan yolcular arasında üç kişi vardı ki, (Çevik Ersin Temel(45), Mehmet Kapusuz(23),ve Dürmuş Güğçlü(23) sadece görev aşkıyla oradaydılar: Türkiye Cumhuriyeti’nin öğretmenleriydi.
Terör örgütü PKK, kimliklerine baktı. “Yabancı” olduklarını anlayınca minibüsten indirdi. Yolcuların önünde götürüldüler. Ve bir daha o minibüse binemediler.
Bir hafta boyunca haber alınamadı. Ta ki, 14 Eylül 1988’e kadar. O gün, ben Yusuf Sadık — dönemin Siirt İl Millî Eğitim Müdürü — olarak o üç aziz öğretmenin naaşını ailelerine teslim ettim. Her biri işkenceyle katledilmişti.
Suçları neydi biliyor musunuz? Bu ülkenin dağ köylerinde eğitim neferi olmaları. Türk Bayrağı’nı bir kara tahtanın kenarına asmaları. Cehalete karşı kalemle savaşmaları.
Acımız büyüktü. Ama yaşadığımız travma, daha da derindi. O çocuklar artık öğretmenlerine kavuşamayacaktı. O köylerde bir süre sessizlik hâkim oldu. Ama sonra bir şey oldu: Bir öğretmen ölürse, bin öğretmen doğar dedik. Ve biz, eğilmeden, korkmadan devam ettik.
Bugün bile o üç meslektaşımın isimlerini anarken yüreğim sızlar. Çünkü onlar gitmedi. Onlar bu toprağın vicdanına yazıldı.
Ne bir anıt mezar, ne de bir tören onların fedakârlığını anlatmaya yeter. Onlar, suskun coğrafyalarda, umut yeşerten ulu çınarlar gibi sessizce devrildi. Ama biz onların düştüğü yerden kalemi aldık. Ve yazmaya, öğretmeye, yaşamaya devam ettik. Çünkü bu bayrak yere düşemezdi.
Onlara minnetimiz sonsuz, borcumuz bitmez. Mekânları cennet olsun. Unutmadık, unutmayacağız…
İmsak | 06:06 | ||
Güneş | 07:37 | ||
Öğle | 12:28 | ||
İkindi | 14:48 | ||
Akşam | 17:09 | ||
Yatsı | 18:35 |