banner333

banner309

14.03.2015, 02:08

(I) UNUTTUK AMA BAŞKALARINI DEĞİL

 

Hadi bu sefer de onca telaşın içinde unuttuğumuz, asıl olan, kendimizden başlayalım söze. Öyle ya unutan biziz. Yani kendimiz. Peki unutulan ne/kim? Ne yazık ki yine kendimiz(!)

Sözün özünde, bu kadarı bile yeterliyken, maksadın hasıl olamayacağı düşünüldüğünden her seferinde bu sorun’un beyanı yeterli etkiyi doğurmadığından konunun saçaklanması da bu yüzden tabiidir.

Unutulan kendisi olunca insan bir trajedinin de ortasında buluyor kendini. Trajedi, çünkü kendi isteğiyle çıktığı bir yolda belirli bir noktadan sonra kararı alanın isteklerinin saf dışı bırakılmasından, unutulmasından bahsediyoruz. Somut örnekleri güncel yaşamda sürekli izliyoruz. Hatta bizzat kendimiz yaşıyoruz. Hepimiz belirli ölçülerde kendimizi durmak bilmeyen bir çarka kaptırmış bulunuyoruz.

Sürekli tüketmek ve sürekli haz alma düşkünlüğüyle arzularımıza sarılmakla meşgulüz. Elimizden telefonu düşürmek artık bir devrim niteliğinde değil mi? Kime sorsanız, istediğim zaman vazgeçebilir, hemen bırakabilirim sarıldığım tüm bu şeyleri, diyecektir. Ama hangimiz bıraktık, bırakabildik? Buradaki asıl husus çağın gereklerine uyma meselesi değil, bu çağın gereklerine uyarken geçirdiğimiz zatî değişikliklerdir. Zaruri olarak -ayak uydurma- adı altında birçok değişim yaşadık; ancak bu değişimler sadece yaşantının kendisini değil, yaşantıya bakış açısını da değiştirmiş durumda. Topluma, çağa, teknolojik gelişmelere karşı hareketsiz kalmaktan bahsetmiyorum. Bu değişimlerin zaruri olduğunu öne sürerek, ahlaki, sosyolojik ve hayatı yorumlama biçimimizdeki değişimlerden bahsediyorum. İnsanlık tarihine bakıldığında değişimler ve bu değişimlere ayak uydurma geleneği hep sürdü. Ancak günümüzdeki şekilde öz değerlerinden, hayatı kavrayış biçimlerinden bu mesafede uzaklaşarak değil.

Belki bu söylenenler ütopik gelebilir. Öyleyse de ütopik gelmesi daha vahim(!) çünkü farkında dahi ol(a)mama söz konusu oluyor. Farkına varılsa şaşırılır, hatta geriye dönüp şöyle uzunca ve derince bakılırdı. Ama artık geçmişe bakmıyoruz. Çünkü tekerrürden ibaret olanlara tahammülümüz yok artık. Aynı olanlardan sıkılıyoruz. O kadar sıkılıyoruz ki, en sevdiğimiz, can-ı gönülden dinlediğimiz insanlar bile aynı şeyden birden fazla söz ettiğinde yüzümüzü ekşitiyoruz. Bunun ne demek olduğunu anlamaktan/anlamaya gayret göstermekten de mahrumuz. Çünkü farkındalık bir etki yapacağından. Ve her etki de tepkiyi doğuracağından. Tepkiler ise bizi arzularımıza düşkünlükten, tatmin olma duygusundan ayıracağı için, böyle bir külfete katlanmak da ağır geliyor olacak ki bu gayretten de böylesine kolayca vazgeçebiliyoruz.

Etki tepkiyi doğurur. Etki için ise farkındalık gerek. Yani başkasına değil, kendine doğruları söyleyebilme cesaretini göstermek gerek!

(Diğer bir yazıda nasip olursa buradan devam edilecektir.)

 

Yorumlar (0)
2
az bulutlu
Namaz Vakti 10 Mayıs 2024
İmsak 03:21
Güneş 05:04
Öğle 12:24
İkindi 16:17
Akşam 19:34
Yatsı 21:09