banner333

banner309

27.03.2012, 11:42

2011 Cari Açığı ve Esas Sorunlar

 Global veya küresel Pazar kavramı yeni bir olgumu? 

“Sorular” her zaman bir çıkış kapısı olduğunu düşünerek 2011 yılı cari açığında etkin olan ithal ve ihraç ürünlerini küresel pazar rolü ile ilişkilendirelim.


Geçtiğimiz 2011 yılın da ihracat rakamları bir rekora yürüdüğünü gösterebilir. Tabi ne taraftan baktığımız önemlidir. Önemli olan tüm unsurları aynı kefede bir tutmaktır. Eğer ihracat rakamlarına bakıp bir sonuca ulaşmak istiyorsak ilişkili tarafı ithalat rakamları ile karşılaştırmaktır. 

Geçmiş yıllara nazaran bu yıl ihracatın artması, ithalatla büyümekte olan ülke ekonomimizde ki ithalat rakamlarının büyük çıkması, ihracatta ki büyüme oranının basit açıklamasıdır.  

İthalat içinde ikincil ağırlıklı kalem; makine, alet ve aksam parçalarıdır. İhracat içerisinde birinci sıradaki kalem ise ne kadar ilginçtir ki motorlu taşıtlardır. Çünkü Türkiye montaj sanayide alternatif bir iş gücü ve ekonomik bir pazardır.

Şimdi ithalatta birincil ağırlıkta olan kalemini inceleyelim.

Öyle bir mal-hammadde düşünün ithal ediyorsunuz. Neyle? Tabi ki borç aldığınız döviz ile.
Daha sonra işleyerek mamül haline getirerek tüketiyorsunuz. Tükettiniz ve bitti…
Pekala borçlanarak mal aldınız ve işlediniz (güzel) ama ihraç edemediniz. (Döviz girdisi sağlayamadınız.)
Şimdi bu döviz borcunu kim ve nasıl ödeyecek?

Tahmin etmişsinizdir bu borca neden olan mal-hammaddeyi...Hepimizin bildiği gibi bu mal-hammadde enerji kaynakları ve petroldür.

Hükümet görevlilerinin açıklık getirdiği gibi bu hammaddenin sebep olduğu cari açık kolay kolay sürdürülemez. Fakat gelişmekte olan ülkemiz için de petrol son derece önemlidir.

21.yy teknoloji çağında yol almak istiyorsak; 

1-Petrol ihtiyacımızı karşılamalıyız.
2-Elektronik ve sanayi alanında bir hedef koymalıyız,
3- Mevcut çalışma sahası ve bilgi kaynaklarına fırsat vermeliyiz,
4- Üretme kolaylığı ve üretime sevk edecek imkanları sağlamalıyız.

Dünya ülkeleri arasında yer üstü ve yeraltı zenginlikleri bakımında kendi kendine yeten ülkelerden biri olduğumuz dünya kamu oyunda bilinen bir gerçektir. (Bundan kastım içine kapanık olmak değil.)

II. Abdülhamit Han döneminde yer altı kaynaklarımız o zamanın teknolojisi ile tespit ediliyor ve hatta petrol kuyuları haritası çiziliyor. Aradan 100 yıl geçiyor bugün çizilen petrol kuyusu haritası ile o zamanın petrol kuyuları aynı noktalara denk geliyor. Evet.. Türkiye petrol içinde yüzmüyor olabilir fakat petrolün olmadığı söylemleri de ahmaklıktan başka bir şey değildir.

Türkiye’de Cumhuriyet dönemi petrole verilen önem devam ediyor. 1933 yılında Petrol Arama ve İşletme İdaresi, 1935’te Maden Teknik ve Arama Enstitüsü kuruluyor. 1955’te Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) kurularak daha geniş ölçüde bağımsız çalışmalar yapılmaya başlanıyor. Bu dönemde petrol kanunu da kabul ediliyor.

TPAO verilerine göre Türkiye’de bulunan kuyular yüzeye daha yakın olduğudur. Bir çok ülke 6000-8000 metre derinliğe inme riskiyle petrol ararken biz 1500-2000 metre derinlikteki petrol kuyularımızdan isteğimiz ölçüde arama gerçekleştirmiyoruz. 

Petrolü satın almanın daha ucuz olduğu bahsi yapılıyor. Unutmamak gerekir ki bağımlı bir cari açığın sürdürülmesi mümkün değildir. Ayrıca Türkiye’de yapılan yatırımlar ve üretim maliyetleri ülke ekonomisine katma değer açısından Gayri Safi Milli Hasılaya  (GSMH) katkı sağlayacaktır. Yine hatırlatmadan geçmeyelim ki cari açığın milli gelire oranı %10’ları bulmaya başladı. Karamsar bakmamak gerekir belki ama kriz basamağı olarak nitelendirilir.

Petrol idaresi Genel Müdürlüğü 2010 yılı faaliyet raporları verilerine göre 2010 yılında 205 adet kuyu açılmış. 57 kuyudan petrol, 44 kuyudan gaz, 1 kuyu petrollü-gazlı ve 74 kuyu kuru olarak tamamlanmakla beraber 29 adet kuyu ise 2011 yılında çalışmaları devam etmiştir.

Türkiye yılda 205 adet kuyu açarken ABD bir yılda 80.000 adet (evet seksen bin) kuyu açmaktadır. 

Kısacası kendi petrolümüzü çıkarıp işlemek için daha fazla beklemeden işe koyulmak gerekir. Çünkü küreselleşme-globalleşme ve demokrasi adına yapılan petrol Pazar savaşları gayet açık ve ortadadır.

Yerli üretim ile sanayileşme hareketine yeniden teknolojik atılımla başlamamız birinci etkendir.

Türkiye ekonomisi elektronik aletler açısından tamamen ithalata bağımlı bir hale gelmiştir. Bugün cep telefonları, laptoplar, maden arama cihazları, ara mal ekipman üretim sanayisi vb. diğer birçok teknolojik üretimde hiçbir üstünlüğümüz yoktur. Buda eğitim sistemi ve araştırma geliştirme enstitülerin zayıflığını göstermektedir. 

Maalesef ki ülkemizde petrol mühendisliği bölümü sadece 3 (üç) üniversitede vardır.  ODTÜ, İstanbul Teknik ve Mustafa Kemal Üniversitesi (Hatay) dir. 

Hatta bu üniversitelerimize verilen destekler adına hatırlatma yapmak gerekirse, Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi için su gereksinimleri karşılanması adına kampüs içerisinde  200 metreye inerek açılan bir kuyudan doğalgaz çıkmıştır. Bunu üzerine üniversite kendi bünyesinde kullanması için çalışma başlatması ardından bölge yer altı kaynaklarını çıkarma ruhsatını elinde bulunduran bir ABD şirketi direkt müdahale ederek kör tapayla kapatmıştır. Ne yazık ki kaynağın üzerinde oturuyoruz ama ısınmak için parayla bu enerjiyi ithal ediyoruz. Bu araştırmaların yapılması için gerekli bütçeyi de eğitime değil ısınmak vb. ihtiyaçlar için enerjiye harcıyoruz. 

Hangi maliyette olursa olsun ülkemizde maden çıkarma teknik ekipman üretecek üniversite çalışma sahaları ve sanayi kolu oluşturulmalıdır. Bugünler de yerli otomobil üretimi için de geçerlidir.

Tarihte Sultan I.Murad döneminde ateşli silahların imalatına başlanması, dönemler sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından var olan ateşli silahlar üzerinde çalışılıp geliştirilerek İstanbul’un fethinde kullanılması fethi kolaylaştırmıştır. Bu imalat haneler kurulmasaydı yeni bir top inşa etme zamanı ve imkanı olabilir miydi? Düşünmek gerekir. Aynı durum 20 yıl önce inşa edilmiş otomobil sanayimiz olsaydı bugün en azından üzerinde değişiklik yapacak, Avrupa ile yarışacak standartları taşıyacak bir aracımız olurdu. Fakat ne oldu, bugün, sil baştan yeniden başlıyoruz.

Bu başlangıç, kökten bir başlangıç olduğu gibi temelden yeni bir petrol ve araştırma geliştirme kanunu gereklidir. 

Üzülerek ifade etmekteyim ki petrol kanunu son değişikliği ile yer altı kaynaklarımızı millileştirmekten ziyade daha esnek bir siluet hali kazanmıştır. Bu konuda bürokrasi engel değil hedefe giden süreçte kolaylaştırıcı, yol açıcı araç olmalıdır.







Yorumlar (0)
2
az bulutlu
Namaz Vakti 28 Mart 2024
İmsak 04:39
Güneş 06:05
Öğle 12:32
İkindi 16:03
Akşam 18:49
Yatsı 20:09