20.01.2014, 13:34
YARIŞMALAR VE SUNUCLARI
Tıpkı herkes gibi televizyon kanallarında yayınlanan özellikle genel kültür ağırlıklı yarışma programlarına geçmişten beri büyük bir hayranlığım ve hatta tiryakiliğim vardır. Bu programlar başladığında ailecek ekran karşısında tıpkı hazırola geçer pürdikkat izlerdik. Çoğunlukla da yarışma esnasında kendi aramızda tatlı rekabetler eksik olmazdı. O günlerin çocukları şimdi birer üniversiteli genç delikanlı oldular. Mazide çoluk çocuk aile boyu izlediğimiz bu programları şimdi bir Ayvaz bir Köroğlu izler olduk. Olsun… Yıllar geçmesine rağmen hâlâ aynı tat ve lezzeti alabiliyoruz. Bunda programın formatı yanında profesyonel yapımcı ve özellikle de sunucuların emek ve katkılarını göz ardı etmemek gerek.
Katıldığım ilk yarışma programı bundan yıllar öncesi TRT-GAP’ ta yayınlanan “ŞANS YILDIZI” isimli yarışma programı ve kazandığım para ödülünün birimi ise YTL (Yeni Türk Lirası) idi. Bu birimi yazdığımda sanırım orta yaş üzeri pek çok kişi yarışmanın yılını tahmin ediyordur. O yarışmadan aklımda kalan en belirgin anı sunucu Levent KOL’ un sempatikliği, cana yakınlığı ve bizleri yarışmaya motive edişidir. Yarışma esnasında bizlerle olan sohbetinde konuları bağlamasındaki kıvraklığı tam bir profesyonel tiyatrocu yeteneğindeydi. Bu bağlantılarda biraz aşırıya kaçtığında durumun seyirciler tarafından farkına varıldığını anladığında hafif bir gülümsemeyle “Sevgili seyirciler , tabi bende bu arada bağlamaya çalışıyorum” diyerek olaya ayrı bir sempatiklik kazandırıyordu.
Yıllar sonra uzun bir aradan sonra genel kültür ağırlıklı iki yarışma programına katılma şansını tekrar yakaladım. Ancak bu sefer yarışmaya katılma davetini aldığımda ne kadar heyecanlandığımı anlatamam. Aslında eskisine nazaran daha soğukkanlı olmam gerekmesine rağmen tam aksine kafamı daha fazla acabalar meşgul etmeye başlamıştı. Kendime güvenim olmasına rağmen bu tür ikilemler sürekli beni tedirgin etmeye devam ediyorlardı. Yarışmalardan ilki banttan yayın olacaktı. Bu nedenle arada olabilecek olumsuzlukların montajda giderileceğini bildiğim için heyecanımı biraz olsun yatıştırabiliyordum. İlk yarışmam TAM ZAMANI isimli yarışmaydı. Yarışmaya katılacağımı hiç kimseye söylemedim. Çünkü herkesin olaya benden farklı pencereden bakacağını bildiğim için en azından motivasyonumun negatif yönde etkilemesini istemedim. Gerçekten de planladığım gibi stüdyoya girinceye kadar motivasyon ve moralimi zirvede tutmayı başarabilmiştim.
Stüdyoya girdiğimde ışıklar, spotlar, dev ekranlar, sağda solda dolaşan kablolar, seyirciler vs. vs. ambians oldukça yüksekti. İşte orada o soğukkanlılığım zirvelerden normalin altına doğru inmeye başladı. Hani tabir yerindeyse içimden “Nerden geldim buraya” demeye başladım. Ancak bir yandan da o kadar karamsar olmaya gerek yok, sen başarırsın diyerek kendime moral vermeye, terapiye de başlamayı ihmal etmedim. Ancak sunucu Uraz KAYGILAROĞLU gelip bizlerle tanışıp, yarışmanın formatı hakkında bilgiler vermeye başladıktan ve bizlere moral vermeye başladıktan sonra üzerimdeki tüm kaygı bulutları dağılmaya başlamıştı bile. Sanki o anda sihirli bir el değmiş, silkinmiştim ve cesaretim yeniden gelmişti. Tabiri caizse motivasyon tavan yapmaya başlamıştı. Ne yalan söyleyeyim sunucu Uraz beyin motivasyonu ve de şansım sayesinde bir yarışmadan daha yüzümün akıyla çıkmayı başarmıştım.
İnsan hayatında güçlükler hep çekicidir. Hele bu mücadelelerden başarıyla çıkmışsanız sanki insanda tiryakilik yapıyor. O andan itibaren adrenali yüksek aktivitelere bağımlılığınız artıyor. İşte bende de böyle oldu. Günlerden bir gün gelen bir telefonla bir gün sonra bir başka yarışma programında (Kelime Oyunu) canlı yayına davet edilmiştim. Bu sefer tüm soğukkanlılığım gitmiş yerini bir başka heyecan almıştı. Çünkü yapılan davette canlı yayından bahsediyorlardı. Hayıtımda hiç canlı yayına katılmamıştım. Bu nasıl olacaktı? Hadi bir pot kırarsam, yanlış bir kelime kullanır, cümle kurarsam ne olacaktı? Hiçbir şeyin tekrarı olmayacaktı. Her şey spontane olacaktı. Bu seferde beni Canlı Yayın kaygıları almıştı. O akşam kendime göre konuşma metinleri hazırladım, kendi kendime tekrarlar yaptım. Bana yöneltilebilecek olası sorulara karşı alternatif yanıtlarımı kurguladım. Tüm bunlara ilaveten içimden yine de sunucu Ali İhsan VAROL’ un benim heyecanımı yatıştıracağından emin olmam gerektiğini sürekli tekrarlıyordum.
Ertesi gün stüdyoya girdiğimde artık ışıklar, kameralar, spotlar vs. beni çok fazla heyecanlandırmıyordu. Bunlar çok fazla yabancısı olduğum ortamlar değildi. Ben hep programın sunucusunu merak ediyordum. Sempatik sunucu Ali İhsan VAROL, yarışmadan yaklaşık olarak 1 saat önce yanımıza geldi. Oturduk.Tüm yarışmacılar olarak kendisiyle ve birbirimizle tanıştık. Öylesine sıcak bir atmosfer vardı ki anlatamam. Kendisi gayet soğukkanlıydı. Bizlere canlı yayının bant yayınlardan daha kolay olduğunu sürekli vurguluyordu. Kendisinin bizleri heyecanlandıracak, fazla ikilemde bırakacak sorular yöneltmeyeceğini söylediğinde artık normal motivasyon moduna geçmeye başlamıştım. Geriye tek bir şey kalıyordu o da şans. Önceki tecrübelerimden biliyorum, bu tür yarışmalarda bilginin yanında şans çok ama çok önemli faktördür. Hatta en önemli faktördür.
Gerçekten de her şey sunucu Ali İhsan VAROL’ un söylediği paralelde gerçekleşti. Yüzümün akıyla bir başka yarışmadan daha birinci olarak çıkmayı başarmıştım. Ancak şunu da açık kalplilikle itiraf etmeliyim ki bunda bizleri yayına hazırlayan ve yayın içerisinde tıpkı maestro gibi kontrolü elinde bulunduran sunucunun emekleri gözardı edilemez. Gerçekten de adrenalin üst seviyelerde olduğu canlı yayın diğerlerinden daha akıcı ve de sorumsuz olarak tamamlanmıştı.
Şimdi bana bu üç yarışmada en unutamadığınız olay nedir diye soracak olursanız eminim yanıtım pek çok kişi tarafından yadsınacak belki de tuhaf karşılanacaktır. Yarışma öncesi uğranılacak yerlerin ilki makyaj odasıdır. Yarışma öncesi yapılan makyaja bir türlü alışamadım. Makyözün yüzüme sürdüğü fırçanın yüzümde gıdıklama hissi uyandırışını ve de makyaj esnasında gülmemek için dişlerimi sıkışımı hiçmi hiç unutamadım.
2
az bulutlu
Namaz Vakti
12 Aralık 2024
İmsak | 05:58 | ||
Güneş | 07:29 | ||
Öğle | 12:21 | ||
İkindi | 14:42 | ||
Akşam | 17:03 | ||
Yatsı | 18:28 |