“”Suçlayan değil sorgulartıcı, hakaret eden değil,hatırlatıcı, Bağıran değil, iz bırakan” olmalıyız..
“”Suçlayan değil sorgulartıcı,
hakaret eden değil,hatırlatıcı,
Bağıran değil, iz bırakan” olmalıyız..
Bu memlekette en çok ihtiyaç duyduğumuz şey yüksek ses değil.
Bağıran çok, konuşan çok, eleştiren çok. Ama düşündüren az.
Oysa kalemin, sözün ve duruşun bir ölçüsü olmalı. Çünkü ölçüsüzlük, haklıyı bile haksız
çıkarır.
Biz suçlayıcı değil, sorgulatıcı olmalıyız.
Suçlamak kolaydır; hedef gösterir, rahatlatır ama çözmez. Sorgulamak ise zahmetlidir. Emek
ister, bilgi ister, niyet ister. Sorgulayan insan karşısındakini köşeye sıkıştırmaz; aynaya
bakmaya davet eder. Çünkü gerçek değişim, parmak sallamakla değil, aklı harekete
geçirmekle başlar.
Toplumun da buna ihtiyacı var.
Kimin neyi yanlış yaptığına dair cümleler havada uçuşuyor. Herkes bir başkasının kusurunu
saymakta mahir. Ama kimse “Neden böyle oldu?” sorusunun peşine düşmüyor. Oysa
sorgulamak; kavga çıkarmadan, kırmadan, incitmeden de mümkündür.
Biz hakaret eden değil, hatırlatıcı olmalıyız.
Hakaret, sözün acziyetidir. Söyleyecek sözü kalmayanın başvurduğu son çaredir. Hatırlatmak
ise bir sorumluluktur. Geçmişi, değeri, emeği, ahlakı ve sözü hatırlatmak…
Çünkü bu toplum her şeyi unutmuyor; sadece bazen hatırlatılmaya ihtiyaç duyuyor.
Hatırlatıcı olmak, yargı dağıtmak değildir.
Hatırlatıcı olmak, “Bir zamanlar böyle değildik” demektir.
“Bu memleketin bir dili, bir edebi, bir ölçüsü vardı” diyebilmektir.
Bunu yaparken kimseyi aşağılamaya gerek yoktur. Çünkü insan, kendisine saygıyla
seslenileni daha çok dinler.
Ve en önemlisi; biz bağıran değil, iz bırakan olmalıyız.
Bağırmak anlıktır. Yankı yapar, sonra kaybolur.
İz bırakmak ise sessizdir ama kalıcıdır.
Bağıran unutulur, iz bırakan hatırlanır.
Bugün sosyal medyada, ekranlarda, meydanlarda sesini en çok yükseltenin haklı sayıldığı bir
çağdayız. Oysa tarihe baktığımızda iz bırakanların çoğu bağırmamıştır. Onlar doğru yerde
durmuş, doğru zamanda konuşmuş, kelimeyi israf etmemiştir.
Kalem de böyledir.
Kalem bağırmaz.
Kalem suçlamaz.
Kalem hakaret etmez.
Kalem hatırlatır, düşündürür, sorgulatır.
Bizim yolumuz budur.
Ne kimseyi hedef göstermek,
ne kırmak,
ne de öfkeyi çoğaltmak.
Biz;
suçlamadan sorgulayan,
hakaret etmeden hatırlatan,
bağırmadan iz bırakan bir dilin tarafındayız.
Çünkü bu memleketin en çok ihtiyacı olan şey;
yüksek ses değil,
yüksek bilinçtir.
Yusuf SADIK. Eğitimci yazar- Gazeteci GGC Onursal Başkanı
| İmsak | 06:06 | ||
| Güneş | 07:37 | ||
| Öğle | 12:28 | ||
| İkindi | 14:48 | ||
| Akşam | 17:09 | ||
| Yatsı | 18:35 |