Sessiz istila mı?
Türk dediğimiz Türkler; dağlarda yata,
Türk’ün öz yurdunda; Türk arıyorum.
Bizi bizden alıp; yaban ettiler,
Harsımı, töremi; talan ettiler,
Kul’a kul olmayı; “Turan” ettiler,
Türk’ün öz yurdunda; Türk arıyorum.
Vatan Türk’ün, bayrak Türk’ün velakin,
Makamlar; koltuklar devşirmelerin,
Yaralar kangıran; yaralar derin,
Türk’ün öz yurdunda; Türk arıyorum.
Bozkurt zannedersin; baktım tasmalı,
Kimi ülkücüyüm diyor; kimi Osmanlı,
Şu Mevlevi musluğunu biraz kısmalı,
Türk’ün öz yurdunda; Türk arıyorum.
Türk’ten söz açsanız; rengi bozulur,
“Kızılelma” desen ordan toz olur,
Kopuz’um Maraş’ta; Muş’ta saz olur,
Türk’ün öz yurdunda; Türk arıyorum.
Ya Bektaşi, ya Alevi; denmiş dışlanmış,
Kendi vatanın da; hep garip kalmış,
Arap’ı, Fars’lısı; çalmış oynamış,
Türk’ün öz yurdunda; Türk arıyorum.
(…)
Bu dizeler, cumhuriyet tarihimizin yetiştirdiği en önemli şairlerimizden merhum Abdurrahim Karakoç’a ait.
Hani bazen konuşmalarında Sayın Cumhurbaşkanı’mızın şiirlerinden dörtlükler okuduğu usta şairimiz.
Birçok şiiri var ama bende, hepimizin diline pelesenk olan “Mihriban” şiirini çok severim.
Mekânı cennet olsun.
Niçin böyle bir giriş yaptım diye düşünebilirsiniz.
Anlatayım.
Yazılarımızı takip eden okuyuculardan ara sıra “sığınmacılar” konusunu da yazmam hususunda mesajlar alıyorum.
Hatta içlerinden bir tanesi “mültecilerden daha önemli bir konu yok!” diye de uzunca bir mesaj gönderdi.
Ne diyelim kısmet bugüneymiş.
Sığınmacılar, mülteciler adına ne derseniz deyin aklıma geldiğinde merhum Karakoç’un bu şiirini hatırlarım.
Bu yaz tatilinde memlekete gittiğimde gördüğüm manzara ürküttü beni. Gözlerime inanamadım.
Her yerde onlar vardı.
Acı olan bu işin sonunun nereye varacağını bilen yok!
Neyse…
İçimizde sayılarını net olarak bil(e)mediğimiz milyonlarca yabancı sığınmacı…
Suriyeli, Afganlı, Iraklı vs.…
Bu göç dalgasının ve mülteci sorunun çok büyük felaketlere gebe olduğunu anlamamız şart.
Yarın Türkiye’de bir kaos yaşanırsa Türklerin sığınabileceği hiçbir yer yok. 100 sene önce bu vatanın bedelini ödedik ama bugün o bedelin kıymetini bilmezsek bizi kendi topraklarımızda boğarlar!
Suriyeli sığınmacıların uzun bir süre daha ülkemizde kalacağı ve ileriki zamanlarda da kendi ülkelerine dön(e)meyecekleri dikkate alındığında tehlike daha da büyük!
Avrupa’da birçok ülke nüfusundan fazla sığınmacı ile iç içe yaşıyoruz.
Suriyeliler var ama…
O, Afganlı “Taşı sıksa suyunu çıkarır.” sözünün tam karşılığı genç delikanlıların birkaç ay önce tırların kasalarından boşalıp Anadolu’muzun dağlarına dağılmaları haberini izlediğimde derin bir eyvahhh..! çekmiştim!
Ülkemize karşı büyük bir oyun oynandığını sizler gibi bende düşünmedim değil!
İnşallah yanılırız!
İşte bu insanlar son zamanlarda başımızı ağrıtmaya başladılar.
Olağan yaşamı olağanüstü hale getirdiklerine şahit oluyoruz.
Gün geçmiyor haberlere konu olmasınlar.
Hatırlayın…
Geçen yıl Gaziantep Islahiye’de Türk bayrağını indirip yerine Suriye bayrağı astıklarına mı yanalım,
Yoksa eylül ayının ortalarında Ankara’da Suriyeli sığınmacı bir kadının okulda çocuğunun istiklal marşı okumasına tepki göstermesine mi?
Bu müsamaha gösterilecek bir hareket değil.
Bu şekilde yaparak adeta sinir uçlarımızla oynanıyor.
Bunlar basına yansıyanlar. Ya duymadıklarımız…
Milli Marşımıza tahammül dahi edemeyen böyle misafiri (!) ülkemde artık görmek istemiyoruz. Bu kadar net!
Savaşta bitti.
Esat’ta “Ana vatanınıza dönün.” diye çağrı yaptı.
Bin dolar vereceğini de söyledi.
Özellikle Suriye’den gelenlerin ülkelerine geri dönmemeleri hiç hiçbir sebep kalmadı.
Tehlikeyi görelim…
Böyle giderse 2040 yılında ülkemizde ki sığınmacı sayısı 30-35 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor.
Bunu biz değil uzmanlar söylüyor! İnanılmaz bir nüfus artış hızları var! Demografik yapımız orta vadede tehdit altında!
Filistin buna somut örnektir.
Bu yazılanları asla ırkçılık olarak nitelendirmeyin. Perşembe’nin gelişi çarşamba’dan bellidir.
Biz bu vatanı sokakta bulmadık hepimizin ailesinde şehit var. Ne bedeller ödendi. Ödenmeyede devam ediyor.
***
Bunların topluma entegre olması ve asimile olması mümkün değil.
Toplumsal dokumuzun her geçen gün bozulmasının dışında birde bu işin ekonomik boyutu var.
Zaten şartlar zor. Milyonlarca sığınmacıyı yedirip, içirip, giydiriyoruz. Bütçeye bir kuruş faydaları yok.
Belki emeklilerimize daha fazla maaş verebilirdik.
İyi niyetle 12 yıldır içimizdeler.
Kol kanat gerdiğimiz yetti gari.
Yaşanan acı tecrübeler gösteriyor ki ülkemizin çözülmesi gereken en acil sorunu sığınmacılar.
Karakoç’un dediği gibi.
“Türk’ün öz yurdunda, Türk arıyorum.” Dediğimiz günleri görmeyi vatansever olan hiçbirimiz istemeyiz.
Sahi…
Dilimizi bilmeyen, kültürümüze aşina olmayan ve hatta din hariç kültürel hiçbir bağımızın bulunmadığı milyonlar ülkemiz sınırları içerisine ne amaçla yerleştirildi?
Yoksa sessiz bir istilayla test mi ediliyoruz?
İmsak | 05:31 | ||
Güneş | 06:58 | ||
Öğle | 12:11 | ||
İkindi | 14:50 | ||
Akşam | 17:15 | ||
Yatsı | 18:36 |