İktidar rahavette - Muhalefet uykuda
Siyaset sahnesi bazen bir tiyatro gibidir:
Işıklar yanar, sözler havada süzülür, kalabalık alkışlar…
Ama perde kapanınca, sahnede kalan çoğu zaman yalnızlıktır.
Bugün iktidar, koltuğunun genişliğine güvenerek sanki yol kendiliğinden akar zannında. Direksiyon ellerinde fakat araba adeta otomatik pilota bırakılmış. “Biz yolumuzu biliyoruz,” diyerek haritaya bakmaya gerek duymazlar.
Planlar kâğıt üzerinde, gündem mecliste;
İcraat ise ağır yürür.
Vatandaş sorar:
“Bizi yönetenler ne yapıyor?”
Muhalefet ise başka bir tablo çizer:
Uzaktan izleyen, not alan, ara sıra sesini yükselten,
Ama çoğunlukla gecikmiş bir tespitin sahibi…
Gündüz görünmez, gece açıklama yapar.
Sanki halk başka yerde; onlar kendi iç tartışmalarında.
Sonuç?
Birinin rehaveti, diğerinin tembelliği ile beslenir.
Al birini, vur ötekine.
Ama halk ne ister?
Sözü değil, çözümü.
Toplumun derdi somut:
Ekonomi, sağlık, eğitim, güvenlik…
Siyasetin dili ise soyut:
“Daha iyi olacağız.”
“Onlar kötü.”
Kelime çok; adım az.
Herkes birbirini suçlar; kimse kendini sorgulamaz.
Oysa siyasetin görevi basittir:
Sorunu büyümeden çözmek.
Bizde ise sorun genişletilir, paketlenir, nutka sarılır.
Zaman hızlı aksa da siyaset ağır yürür.
Halk yorulur; siyaset oyalanır.
Oysa bir adım ileri, bir dokunuş, bir cesaret
Milletin umudunu yeniden diriltir.
Siyasetçinin ölçüsü makam değil, millettir.
Koltuğun değerini belirleyen oturulan yer değil, taşınan sorumluluktur.
Biz yazarken şikâyet etmeyiz; farkındalık ararız.
Kırmak değil; düşündürmek isteriz.
Su gibi akan söz, taş gibi düşmez;
Hem temizler, hem tebessüm ettirir.
Kim üzerine alınır, kim aldırmaz…
Onu zaman gösterir.
Biz sadece anlatırız;
Fark eden anlar.
| İmsak | 06:06 | ||
| Güneş | 07:37 | ||
| Öğle | 12:28 | ||
| İkindi | 14:48 | ||
| Akşam | 17:09 | ||
| Yatsı | 18:35 |