İHANET, SEÇİM Mİ, SONUÇ MU?
İhanet, güvenin bilinçli ya da zorunlu olarak kırılması; bir kişinin veya topluluğun
sadakatine, bağlılığına sırt dönmesidir. Bu davranış, hem bireyler arası ilişkileri zedeler
hem de toplumsal düzenin temel taşlarından biri olan güveni sarsar.
Düşünün bir kere,birine el uzatmışsınız, hayatına dokunmuşsunuz; bir gün arkasını dönüp
gidiyor.
Bir başkasına yıllarca emek vermişsiniz, omuz omuza yürümüşsünüz; o da küçük bir çıkar
uğruna sizi terk ediyor.
Farklı hikâyeler ama aynı acı: sadakatin sessizce terk edilişi.
Sosyolojik açıdan ihanet iki düzlemde ele alınır: bireysel irade ve toplumsal koşullar.
Max Weber, bireyin davranışlarını kendi anlam dünyası içinde seçtiğini söyler; yani ihanet,
çoğu zaman bilinçli bir seçimdir.Oysa Émile Durkheim, toplumsal bağların çözülmesinin
bireyleri sadakatten kopardığını, bu nedenle ihanetin bazen bir sonuç olduğunu vurgular.
Zygmunt Bauman ise modern zamanları “akışkan ilişkiler çağı” olarak tanımlar; ilişkiler
kolay kurulur ama aynı hızla çözülür, güvenin kökleri sığ kalır.
O hâlde ihanet bazen kişisel tercihin, bazen de koşulların doğurduğu bir sonuçtur. Ama her
iki durumda da yaralanan ilk değer, güvendir. Çünkü güven olmadan ilişki olmaz, ilişki
olmadan da toplum ayakta kalamaz.
Tarih de bunu söyler: Sezar’ın sırtına hançer saplayan Brütüs, yalnızca bir insana değil,
Roma’nın adalet duygusuna saldırmıştı. Bugün ihaneti konuşmak, aslında sadakati ve güveni
yeniden inşa etme çabasının bir parçasıdır.
İhaneti sadece “kişisel kötülük” diye görmek kolaydır, ancak onu hazırlayan adaletsizlik,
korku ve çıkar düzenini görmezden gelmek, sorunu yarınlara devretmektir. Eğer sadakatten
beslenen adil bir düzen kurabilirsek, ihanetin kök saldığı toprak da kuruyacaktır.
“İhanet bazen bir seçimdir, ama en büyük ihanet; onu olağanlaştıran bir düzenin
sessizliğidir.” Allah hepimizi bu düzenden korusun.
İmsak | 06:06 | ||
Güneş | 07:37 | ||
Öğle | 12:28 | ||
İkindi | 14:48 | ||
Akşam | 17:09 | ||
Yatsı | 18:35 |