Efsane Başkan: Sabahattin AYTAÇ
Bir şehir, bazı isimlerle anılmaya mahkûmdur. Çünkü o isimler, yalnızca makam değil,
bir dönemin ruhunu, hizmetin ahlâkını, temsilin vakarını da taşırlar. Gümüşhane için bu
isimlerin başında hiç kuşkusuz Sabahattin Aytaç gelir.
1920 yılında Gümüşhane’de doğdu. Mesleği veteriner teknisyenliği idi. Bu sıfatla
Anadolu’yu karış karış dolaştı, Tunceli gibi zorlu görev yerlerinde halkla iç içe yaşadı. Ama
Gümüşhane’nin kaderinde onun daha büyük bir rolü olacaktı.
Devlet memurluğu sonrası, taahhüt işleriyle iş dünyasına atıldı. Gümüşhane esnafı arasında
kısa sürede dürüstlüğüyle, çalışkanlığıyla tanındı. Bu güven ve itibar, onu 1960 darbesi
sonrası yeniden şekillenen sivil hayatın içine çekti.
1964 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nden Gümüşhane Belediye Başkanlığı’na aday
gösterildi. Ancak bu dönem, Türkiye’de Adalet Partisi’nin iktidarda olduğu, teşkilat
gücünün dorukta seyrettiği yıllardı. Ne var ki, halk hizmeti gördü. Parti değil, adam seçti.
Böylece Sabahattin Aytaç, AP’nin çoğunlukta olduğu bir atmosferde CHP’den seçilmeyi
başaran nadir başkanlardan biri oldu.
Şehrin Ritmini Değiştiren Adam
Görev süresi boyunca belediyenin imkânları sınırlıydı, ancak Sabahattin Aytaç’ın
vizyonu sınırsızdı. Devletin kurumlarıyla kurduğu sağlam ilişkiler, belediye olarak
üstlendikleri taahhüt işleri sayesinde şehre dışarıdan kaynak akıttı. Bu zekâ, feraset ve
temsildeki karizmasıyla, onu kesintisiz 16 yıl başkanlık koltuğunda tuttu.
Ancak Aytaç sadece asfalt, kanalizasyon, yol işleriyle anılmadı. Onun döneminde
belediye; kültür, gelenek ve sosyal yaşamın da taşıyıcısı oldu. Kurduğu mehter takımı,
sadece bir müzik grubu değil, halkın moral kaynağıydı. Pala bıyıkları, davudi sesi ve heybetli
yapısıyla mehter takımının başında yürümesi, onu bir şehir sembolü haline getirdi.
Darbenin Gölgesi ve Acı Veda
12 Eylül 1980 darbesi, birçok kamu görevlisi gibi onu da hedef aldı. “Netekim
Paşaları”nın gözüne batan bir halk adamıydı. Haksız muameleye uğradı. Bu haksızlıkların
ağırlığına direndi ama beden bu direnci taşıyamadı. 1981 yılında yakalandığı amansız
hastalık sonucu hayata veda etti.
Ne var ki o veda da başlı başına bir dramdı.
Büyük oğlu İnş.Müh. Ahmet Aytaç, o sıralarda kısa süreli bir gözaltı yaşamaktaydı.
(Sokağa çıkma yasağını ihlal suçlamasıyla tutuklanmıştı, merak edilmesin.) Başkanın naaşı
cezaevi önünden geçirilirken, oğluna babasıyla veda edebilme izni dahi verilmedi.
Bu sahne, vesayetin nasıl bir duygusuzluk üretebildiğini göstermekle kalmadı; bir milletin,
bir şehrin bağrında açılan derin bir yara oldu.
Yaşayan Bir İsim
Sabahattin Aytaç bugün ne sokak tabelalarında, ne de resmî binaların isim levhalarında
yeterince anılsa da; Gümüşhane halkının hafızasında ve kalbinde “Sabahattin Abi”
olarak yaşamaya devam etmektedir.
O bir belediye başkanı değil, bir şehir adamıydı. Kıyafetindeki sadelik, sözündeki güven,
gözündeki cesaret; arkasında yalnızca eser değil, şerefli bir iz bıraktı.
mekanı cennet, hatırası daim olsun…
İmsak | 06:06 | ||
Güneş | 07:37 | ||
Öğle | 12:28 | ||
İkindi | 14:48 | ||
Akşam | 17:09 | ||
Yatsı | 18:35 |