banner333

banner309

06.01.2013, 02:13

Değerli Hemşerilerim !

Neredeyse, artık alışkın olduğumuz şekilde hızla gelişen, çeşitlenen ve ilginçleşen ülke ve dünya gündemini izlemekten yorgun düşüyoruz. Sorular, şüpheler ve kafa karışıklıkları biraz da keyfimizi kaçırıyor. Aslında, “bütün soruları bilmektense bazı cevapları bilmek daha iyidir” diye düşünsem de bunun içinde yeterli donanıma, bilgi birikimine sahip miyiz duygusu da bir başka soru olarak karşıma çıkıyor. “Tecrübe” meselesini bu konunun dışında tutmaya çalıştım, yani düşündüm ki ülke geçmişi olarak bu tecrübeye sahibiz ama, neden hala bazı cevapları vermekte güçlük çekiyoruz, bu da başka bir soru!..
Peki, bir ülkede yaşanan sıkıntıların, kafa karışıklıklarının, aksayan işlerin tüm sorumluluğunu siyasi iktidarlara ya da yönetim kadrolarına yüklemek ne derece doğrudur?.. “Yurttaşların tek tek yapamadıkları, ifade edemedikleri şeyleri beraber yapması” felsefesiyle, temelinde gönüllülüğü ve dayanışmayı temsil eden ve 21.yüzyılda önemli bir kavram olan sivil toplum kuruluşları bu son derece önemli olan misyonlarını yeterince ifa edebilmekte midirler?..
Meslek odaları, sendikalar, vakıflar ve hemşeri dernekleri sivil toplumları oluşturan kuruluşlardır. Bir ülkede demokrasinin ve ekonominin gelişmesinde sivil toplumun etkisi olduğu kadar da aktif vatandaşlık anlayışının da önemi büyüktür. Burada da “aktif vatandaş” ifadesine “bilinçli, tutarlı ve sorumluluk sahibi” anlamlarını yüklediğimi de ifade etmek isterim.
Ülkemizde yaklaşık olarak 150 bin Sivil Toplum Kuruluşu (STK) olduğu belirtilerek, bunların yaklaşık olarak 60 bin tanesinin hemşeri dernekleri, 5 bin tanesini meslek odalarının ve 3 bin tanesini de vakıfların oluşturduğu ifade edilmektedir.
Sivil toplum kuruluşları dostlukların ve arkadaşlıkların tesis edildiği, acıların ve sevinçlerin paylaşıldığı, adeta içe dönük yaşantımızın dışa dönük hale getirildiği yerlerdir. Bir manada da bireysellikten toplumsallığa geçişi sağlar. Kısaca, Sivil Toplum Kuruluşlarının yönetimler üzerindeki etkinliği, o ülkeleri daha çağdaş ve demokratik hale getirmekte, bu nedenle de demokrasinin olmazsa olmaz unsurları olarak toplumsal hayatın odak noktasında yer almaktadır.
Değerli kardeşlerim, bir kuruluşun hayata geçirdiği değerler, etkinlik ve yaptırım gücü sadece “üye sayısı” ile ölçülemez. Kuruluş felsefesi ve amacı doğrultusunda yapılmaya çalışılan uygulamaların “kuruluşun yapılanması” manasında eksik kalması; kuruluşun, kendi denetiminin dışına çıkamaması, başka farklı değerlerin (kişiler, görüşler, görenekler vs.) bu oluşumun içine çekilememesi durumunda mutlaka “aksayan bir taraf” olacaktır.
Söz konusu “yapılanma”nın üyelerinin sorumluluklarını müdrik kişiler olması, işin temelini teşkil eder. Modelimizi seçip potansiyelimizi güçlendirelim derken “sorumluluk” duygusunu “hizmet” duygusunun çok yakınında olduğunu unutmayalım.
Bunu neden mi söylüyorum; bu tür yapılanmaların içerisinde neredeyse bir ömür geçiren bir kardeşinizim. Yaşanan her türlü sıkıntının, eksikliğin, zaman zaman karamsarlığın bile göz ardı edilmesinde, üyesi bulunduğumuz kurum ve kuruluşların önemi, temsil ettiğimiz kişi ve toplulukların kıymeti ve sorumluluğu büyük rol oynamıştır. Hani, derler ya “kartalı vuran okun arkasında yine bir kartal tüyü takılıdır”, o misale uygun olarak söylüyorum, yüksek ideallerle ortaya çıkan bu tür kuruluşlarda bazı “üye” kişilerin, kuruluşa katkıda bulunmaktan adeta imtina ediyor durumda oldukları, başka “beşeri heveslerle” orada yer almalarının yanı sıra, o kuruluşa üye olduklarından bile haberdar olmadıklarını defalarca müşahede etmiş bulunmaktayız.
Bu ve benzeri eksiklikleri hızla giderebilmek, iş yapabilme kabiliyetinin de gelişmesine yarayacaktır. Yani, göçmen topluluklar “suya nasıl ulaşırız?” sorusundan hareket ederken, gelişmiş, yerleşik topluluklar “suyu buraya nasıl getiririz?” gibi daha gelişmiş bir duygudan hareket ederler. Şöyle bir örnek de bu paragrafın sonunda sizlere göz kırpsın isterim: Bir ömrü, “hayatın anlamı nedir?” diye düşünerek geçiren insan mı daha hayırlıdır, yoksa “hayatı nasıl anlamlı hale getirebilirim?” diyen insan mı?..
Değerli hemşerilerim, konuya biraz etraflı girdiğimin farkındayım, ama yine bir sivil toplum kuruluşu olan İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) Yüksek İstişare Kurulu Üyeliğine seçilmiş olmam dolayısıyla, uzun yıllardır içlerinde gururla yer aldığım dernek, federasyon, konfederasyon gibi sivil toplum kuruluşlarının yaşamımızdaki yeri ve önemine değinmek maksadıyla bu görüşlerimi sizinle paylaşmak istedim.
Bu vesileyle, İMKON Yüksek İstişare Kurulu Üyeliğine seçilmem konusunda teveccüh gösterip beni bu göreve layık gören değerli çalışma arkadaşlarıma, Yönetim Kuruluna ve bu göreve seçilmiş olmam nedeniyle kutlama mesajı gönderen, bizzat arayan tüm hemşerilerime  ve dostalarım   teşekkür ediyorum.
11 Aralık 1975 tarihinde yitirdiğimiz yazar, şair ve tarihçi ve ideolog Nihal ATSIZ’ı ölüm yıldönümünde sevgi, saygı ve muhabbetle yad ediyor, bu arada bilmeyen kardeşlerim için de Nihal ATSIZ’ın  Gümüşhaneli olduğunu da hatırlatmak istiyorum.
Yazdığı yazılar, çıkardığı dergiler nedeniyle bir çok kez mahkemelere düşmüş, eziyetler görmüş olmasına rağmen düşüncelerini kararlılıkla ve cesurca haykıran bir dava adamı, bir “ülkü eri” olan usta bir yazarımızın çok manidar bir sözünü sizinle paylaşmak istiyorum: “Bir millet büyümek ve iş yapabilmek için öncelikle kendisinin büyük bir millet olduğu inancını duymalıdır.”
Değerli hemşerilerim, kıymetli dostlarım; yazımı, büyük şair ve düşünce adamı Nihal Atsız’ın “Dosta sesleniş” isimli şiiriyle  sözlerime son veriyorum:saygılarımla.
“Od düşmüş gönlüme, söndür de derdine yan
Muhannes yolu kesmiş, çöldeki merdine yan
Yarınlar kalleş dolu, mert kalan her düne yan”

Yorumlar (6)
Ahmet ALTAY 11 yıl önce
Kalemine ve bilgine sağılk dostum döktürmüşsün yine
ayten değirmenci 11 yıl önce
sivil toplum kuruluşu deneyimlerime dayanarak bir iki tespitte bulunmak istiyorum.
sivil toplum kuruluşlarının bir çoğu "kim olursan ol yine gel" anlayışını benimsemektedir. ancak şu bir gerçektir ki aynı kültür düzeyinde (bilgi veya eğitim demiyorum yanlış anlaşılmasın) insanlar bir araya gelmediği sürece verimli çalışmalar olmuyor sivil toplum kuruluşlarında. işin içine bireysel rekabet, ticari çıkar, öne çıkma çabası, eş dost kayırma girdiği zaman sivil toplum kuruluşu amacından uzaklaşıp kahvehane ortamına dönüşebiliyor. kuruluşta büyük hevesle çalışan insanlar bu kahvehane ortamından etkilenip çalışmayı bırakabiliyor ve böylece bir amaç uğruna çalışan insanlar sivil toplum çalışmalarından kaçıyorlar.
gönül ister sivil toplum bilinci ilköğretim ve lisede aşılansın gençlere ki ileride sivil toplum kuruluşlarının ne olduğunu anlamakla zaman kaybetmesinler... sivil toplum kuruluşlarıda amaçlarını kaybetmesin...
Erdal KARAKULLUKCU 11 yıl önce
SAYIN BAŞKANIM YAZILARINIZI TAKİP ETMEKTEĞİM,SİZİ YAKINEN TANIYAN BİR KARDEŞİNİZ OLARAK DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİZİ İNSANİ OLARAK GÜMÜŞHANE MEMLEKETİMİZİN ÇIKAR VE MENFAATLERİ DOĞRULTUSUNDA ZAMAN MERTEBE MEFRUMU YAPMADAN TÜM GAYRETİNİZLE ÇALIŞIYORSUNUZ. SİZİ TANIMAYAN MUHALEFET YAPMAKLA DEĞİL SİZİ ŞAHSINIZ OLARAK BİLİP TANIYIP ONLARINDA MEMLEKETİMİZ ADINA VE İNSANLIK ADINA ELERİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALARINI TEMENNİ EDERİM. FERT OLARAK ÜZERİMİZE DÜŞEN VATANDAŞLIK GÖREVİNİ YAPMADAN DİYER FAALİYETLERDEN BİRŞEY BEKLEMEK ANLAMSIZDIR.SAYGILARIMLA TÜM GÜMÜŞHANELİYİM DİYEN İNSANLARA SELAM OLSUN...
SERAP BAĞLI 11 yıl önce
ÖNCELİKLE GERÇEKTEN TÜM SAMİMİYETİMLE TEŞEKKÜR EDERİM. BÖYLE BİR KONUYU GÜNDEME GETİRMEKLE ÇOK İYİ YAPMIŞSINIZ .GÜNÜMÜZDE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ ÖNEMİNİ AMACINI YİTİRMEKTE.. BU YÜZDEN BİRAZ KONUYA VATANDAŞLARDAN İLGİ LÜTFEN ...YÜREĞİNİZE SAĞLIK...
ülkücü 11 yıl önce
Sayın Erdal Kurt Şiran belediye başkanı olacak.milliyetçi hareketin yüz akı şirana layıktır.yolun açık olsun başkan...
yıldırım şahin 11 yıl önce
erdal bey bizim bildiğimiz nihal atsız şamanisttir yol arkadaşını yanlış seçmişsin
2
az bulutlu
Namaz Vakti 25 Nisan 2024
İmsak 03:47
Güneş 05:22
Öğle 12:25
İkindi 16:13
Akşam 19:18
Yatsı 20:46